Aşk Olsun !

Zihnin geçici çıldırmış hali!
Aşk insanın hiçbir şey yapmadığı, kendiliğinden olan, çok aktif bir görme bozukluğudur. Aşık olduğunuz biriyle evlenin ama aşık olduğunuz zaman evlenmeyin. İlk âşık olduğunuzda bir daha olmam gibi düşünürsünüz. Ama olma ihtimaliniz vardır. O aşk bittiğinde çok keskin bir bilgi öğrenirsiniz. O da bir aşkın bitirilebileceğidir(1).

Akıl, aşk halinde kendine karşı savaşır. Aklın bedene, bedenin akla söz geçiremediği aşk hâli yorucudur. Aşk hâli bu yüzden geçici olmak zorundadır, bu yüzden yerini yeniden akla ve kalbe terk etmek durumundadır(2).  Aksi taktirde insan tükenir ve kalıcılık durumunda insan gerçekten delirir.

Aşk, kimyasal bir tepkime olup insanların hormonlar tarafından yönetildiği komplike bir süreçtir:

  1. Dopamin beynin zevk alma hormonudur. Kumar, sigara ve uyuşturucu bağımlılığında rol oynadığı gibi aşkta da hissettiğiniz duygulardan sorumlu olan hormon dopamindir. Aşık olan çiftlerin mutlu ve enerjik olması çok miktarda salgılanan dopamin hormonunun eseridir. Dopamin hormonu aşk kimyasalı olarak da bilinir. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı gibi aşk duygusuyla doğrudan bağlantılı olan bu hormon yüksek miktarlarda salgılandığında aynı zamanda noradrenalin denilen ve dikkati, kısa süreli hafızayı, hiperaktiviteyi, uykusuzluğu ve hedef amaçlı davranışları da tetikler.
  2. Aşık olunca; dokunmak, öpmek ve sarılmak çok daha anlam kazanır.Oksitosin hormonu, aşık olunca devreye giren bir diğer güçlü hormondur. Vücudumuzda birçok tepkimeye yol açan bu kimyasal, çiftleri sakinleştirerek onları birbirine bağlar. Haliyle dokunma, öpme gibi eylemler daha fazla önem arz eder. Ayrıca cinsel dürtüleri de harekete geçiren oksitosin, partnerler arasındaki çekim gücünü arttırır. Oksitosin hormonunun yarattığı etkiler bununla da sınırlı değil. İlişkileri sağlamlaştırırken stresi azaltır. Sosyal yetenekleri geliştirirken, koruyucu güdüleri tetikler. Oksitosin, şefkatten ve hoş görüden sorumludur. Haliyle karşısındakine çabuk inanan ve güvenen empatik bir ruh halini de beraberinde getirir.
  3. Aşık olan herkes bilir ki, eğer karşınızda sevdiğiniz kişi varsa ya diliniz tutulur konuşamazsınız ya da diliniz dolaşır ne dediğinizi bazen siz bile anlamazsınız. Tüm bu tepkileri vermenizin sebebi ise diğer bir aşk iksiri olan nöroepinefrindir.  Aslında bir stres hormonu olannöroepinefrin aynı zamanda sevdiğiniz kişiyi gördüğünüzde hissettiğiniz sıcaklık ve heyecanın da nedenidir.

Aşk deliliğe yaklaştığı ölçüde ilgimizi çeker, sıradan aşklarla değil; çalkantılı, çatışmalı aşklarla daha çok ilgileniriz. Herkes çılgınca âşık olmak ister, çünkü aşk ne kadar şiddetliyse verdiği haz duygusu da o kadar yoğundur. Ama sonsuz hazla yaşamak mümkün değildir(3). Aşkın bir özelliği, bir gün biteceği bilindiği hâlde hiç bitmeyecekmiş gibi başlamasıdır. Oysa her aşk biter, bunu biliriz; ama nasıl ve ne zaman biteceğini bilemeyiz, bitmesini bekleyerek de yaşamayız. Aşk zaman içinde evrilir, solar, başka duygulara yerini bırakır ya da biter.

Ünlü Shakespeare karakteri Romeo’ya balkon serenadında; “Gökteki yıldızlar sanki gözlerinde. Yıldızı söndürür yanağının üzerinde ürperen şu parıltı. Güneşin kandili söndürüşü gibi tıpkı” gibi bir cümle kurdurmuştur. Böyle bir cümle kurabilen birisi ya kaçıktır ya da aşkından kafayı sıyırmıştır.

Yani , Amantes sunt amentes: Âşıklar delidir!

Kaynaklar:
1)Özer,G., Herkes kendi hayatının kahramanı, Ok Yayınevi,20172.
2)Özer , G. İnsan Halleri, OK Yayınevi, 20183.Tunç,
3)A. Aşk Deliliktir ya da Yazı tura, Can Yayınları,2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir